2022 ÖLÜDENİZ SIV ETKİNLİĞİ

 






19 MAYIS PERŞEMBE

“Yol gözümü dağlıyor bak

Ağlasan da boş”

Hanım boydan isteyince

İyi-Kötü-Güzel-Çirkin


Yaklaşık 8 saatlik bir yolculuğun ardından Ölüdeniz’e adımımızı atmıştık sonunda. Heyecanımız yorgunluğumuzun önünde olunca otele bile yerleşmeden hemen uçuşlara başlama niyetindeydik. Hava durumu tahminleri 4 gün için de iyi şeyler söylemiyordu ancak ilk günümüzde Ölüdeniz bizi sıcak bir şekilde karşılamıştı. Malzemelerimizi sırtlanıp önce iniş alanına doğru ilerledik ve iniş brifingimizi yaptık. Bizi her gün karşılayacak olan iki ağacın arasındaki geniş iniş alanını gördük, sanal görüntüye göre beklediğimizden çok daha büyükmüş!




Daha sonra vakit kaybetmeden servise atlayıp tepenin yolunu tuttuk. Dar ve virajlı yollardan oluşan tepeyi çıktıkça heyecanımız da artıyordu. Birbirimize bakarak gülmeye başlamıştık. Özellikle SIV1 yapacak arkadaşlar tepeye yaklaştıkça korkulu gözlerle birbirlerine bakıyorlardı. 

Yok be kardeşim iyiyim diyorum


Nihâyet 1700 pistine vardık. İşte bütün ihtişamıyla Ölüdeniz… Hava gerçekten çok güzeldi Tepe cıvıl cıvıldı.

Kanatların biri kalkıyor biri hazırlanıyordu sürekli. Hemen kuşanıp peş peşe uçuşlarımızı gerçekleştirmeye başladık. İlk sortide SIV1 yapacak arkadaşlarımız asimetrik ve önden kapanma hareketlerini çalıştılar. Onların yanın da bir de ilk kez stoll basacak olanlar vardı. Herkes için ilklerin olduğu bir sorti olmuştu nerdeyse. İlk uçuşlarla heyecanımızı attıktan sonra vakit kaybetmeden tekrar tepeye çıktık ve ikinci sortiye başladık. Hareketleri tekrar tekrar yaparak iyice oturtmuştuk. İlk sortideki gerginliğimiz ve korkumuz da yavaş yavaş geçmeye başlamıştı. Tekrar hazırlanıp tepeye çıktık ve ilk günü 3 sortiyle kapatarak verimli bir gün geçirdik. Ölüdeniz bizi gerçekten güzel karşılamıştı. Şimdi rahatça otele gidip dinlenebilirdik. 

20 MAYIS CUMA

"Anladım neymiş ufuktaki sonsuzluğun tadı"


Speedli önden ve asimetrik kapatma...Wingover...Spiral... Gün geçtikçe deniz üstünde deneyimlediğimiz manevraların derinliği artıyor, bizi çok daha fazla adrenalin sarıyordu. 

Hava durumu hala kötü göstermesine rağmen ölüdeniz bizi aydınlık çehresi ile kendine küstürmemeye çalışıyordu, her ne kadar bazı durumlarda rüzgar uçuş yapmamıze el vermese dahi, gün boyu 2 sorti atabilmiştik, hiç atamamaktan daha iyiydi. Elimizden geldiğince sınırlarımızı zorlamaya, yeni şeyler öğrenmeye çalışıyorduk, kimimiz hızlı, kimimiz çok daha hızlı kavrıyordu.

Ama hepimiz heyecan ile tutuşuyorduk, kendimizi her seferinde tepeye çıkarken "çok yükseeeeeeeek" demekten alıkoyamıyorduk.



İlk spiraller ve wingoverlar deneyimlenmiş, G Kuvvetinin gücü hissedilmiş, göz açıp kapatırken bir ev kadar mesafe kaybedilmiş, ilk spiral dönülürken "hınk" denilmiş, kitap okuyan pilotlar gibi dil dışarı çıkarılmış, neredeyse bütün o bilinmeyen korku yavaş yavaş ortadan kalkmış ve bir o kadar da  olay dolu bir gün olmuştu. Spiralde kitlenip kaskı kafasından uçan, wingover'da %50 asimetrik sonrası kolondan şaplak yiyen, başka kulüplerden yedek atan pilotlar, kask olmadan inen pilotu bizden değildir diye umursamayıp şaşkınlıkla "ama nasıl olur da bütün komutlarımızın hepsini yerine getirir" diyen eğitmenler doluydu ortalık.



İnişlerimizi jandarma tepesinin cana yakınlığı ile planlıyor, bir diğer sortiyi iple çekiyorduk, aramızda SIV2 yapacak arkadaşlarımız stol basacağı zaman kanatları değiştiriyor, daha yeni şeyler öğreniyor, birbirimiz ile yaşadığımız spiral deneyimini paylaşıyorduk... Yanlışlıkla derin spiral'e girenler, hemen dış ağırlık-dış fren yapanlar, aslında elinde olmayan durumları yaşayıp bunları çözmeye çalışanlar... gerçek SIV buydu işte, aktif havada isteğimizle kapanmayacaktı paraşüt, başımıza böyle olayların gelmesi de bizim için güzel bir tecrübeydi, iyi bir pilot olmanın ilk adımıydı belki de, hem kanadımızı tanıyor, hem de olaylara çözüm geliştirmek için çaba sarf ediyorduk.

Tavuk sote yapınca erkeklerin girdiği şef tripleri

İlk kez şef ocağı görünce biz




2 sorti atıldıktan sonra gün bitmeye başlamış, sortileri kesmiş, eğitmenlerimizin juri olmaya karar vermesi ile yemek yarışmasına girişmeyi planlamıştık... uzun bir briefing bizi bekliyordu.




21 MAYIS CUMARTESI

"Saçını dök sineme derdini söyle

Yeter ki ıslak ıslak bakma öyle"


Tuz kontrol


Gün geçtikçe sorti sayımız azalacak mıydı yoksa? Hava patlayacak gibi gözüktüğü için hemencecik hızlıca çıkmıştık tepeye ve bekliyorduk hazırda, tüm ihtişamı ile gözümüzün önündeydi o güzel manzara, insanın gözünü alıyordu resmen, bir yandan da bulutlar yükseliyor, rüzgar sertleşiyor, tandemciler ne yapıyor diye şöyle küçük bir göz atıyor kalkan eğitmenlerimizi seyrediyorduk.


Kanat yıkama-asma-kurutma ltd.şti.

Etraftaki bulutların gözlemini yapıyor, gözümüzün önünde oluşmalarını görüyor, oluşabilecek gust frontlardan bahsedilirken onları dinliyorduk, hava bozmuş, eğitmenlerimizden biri kalktıktan sonra bastırıcıyla beraber alçak bir irtifadan deniz üstüne gelmiş iken belirli manevralardan sonra suya girmişti, yukarıda da hava bozmuş, servise atlanmış aşağı inerken 1800 pistinde bizi bir sağanak karşılamıştı, ilk kez servisle iniyorduk babadağ'ı, ve bu sefer çıkış adrenalini hissetmiyor, kalbimizin derinlerindeki kırılmayı düşünüyorduk.

Tabii ki eğitmen suya girmişken oturulmaz, aşağı iner inmez kollar sıvanmış, paraşüt yıkama şirketi kurulmuş ve göreve koyuluverilmiştir, tertemiz gıcır gıcır olmuştur kanadımız. Kimisi ağaca tırmanmış ip bağlamış, kimi yedeği kova içinde suya bandırmış, kimi de kolonu yalayarak tuz tadı almaya çalışmıştı. Tabii ki görevimiz hallolduktan sonra hava azıcık düzelir gibi olunca kendimizi tepede bulmuş, günün ilk ve son sortisi atılmış vaziyette iniş yapıvermiştik.

Gün içinde dün gerçekleştirdiğimiz spiral ve wingover manevralarını tekrarlamış, daha da derinleştirmeye, senkronize yapabilmeye, kendimizi geliştirmeye odaklanmıştık. Bize her ne kadar 135 derecelikmiş gibi gelse de minnacık olan açılarımız öncekilere göre biraz daha büyüyordu.

Diğer günü iple çekiyorduk...

Siv hiç yorucu değil



22 MAYIS PAZAR

Elbet sabah da olur, zamanı gelince, elbet, yalnız kentlerin, denizlerin, düzlüklerin üstünde doğacak değil ya güneş, elbet burda da, olduğumuz yerde de, karların, buzlu kayaların üstünde, ağaçsız çıplak dağlarda da doğar güneş, tüm güzelliğiyle, tüm korkunçluğuyla.”


Artık son güne gelmiştik. SIV’de günler çok hızlı geçiyordu gerçekten. Akşam hava durumuna baktığımız da pek hoş şeyler görünmüyordu açıkçası. Öğleden sonra yağmur bekleniyordu. Sabah erkenden şefimizin hazırladığı menemeni yedikten sonra hemen tepeye doğru yola koyulduk. Çok hızlı olmamız gerekiyordu. Yağmura yakalanmadan uçmak istiyorduk. 1800 pistine geldiğimizde hava gayet açıktı ancak biraz sertti. Yaklaşık 1 saat civarı tepede bekledik.

All is well


 Hava uygun koşullara gelince peş peşe uçmaya başladık. Artık son stollarımızı ve spirallerimizi atıyorduk. Başka sorti atmamıza hava koşulları izin vermedi. Öğlen hazırlanıp otele döndük ve akşama kadar serbest bir şekilde takıldık.

Kimimiz yağan yağmurun altında denize girdi, kimimiz havuzda vakit geçirdi, 

Boy veriyorummm


kimimiz ölüdeniz sokaklarında fink attı,



kimimiz de otel lobisinde kitap okudu(sanırım biraz tuhaf biri) kimimiz kask avına çıktı kimimiz bilardo ve domino oynadı. Akşam son brifingimizi de yaparak SIV hakkında genel değerlendirmeler de bulunduk. Eğitmenlerimiz eksiklerimizi ve bundan sonra neler yapmamız gerektiğini bizlere anlattılar. SIV’ye gelmeden önce her ne kadar hava durumu kötü gözükse de bu koşullara rağmen iyi bir uçuşla dönüyorduk. Artık termik dönmeye hazırdık. Gelsin sıcak yaz günleri, Ayaş günleri…


ve giderek aynada nedensiz kırılmalar;
dil bitti!.. söz susuyor!.. bende bulutlanmalar...


Kral cihan abimizle

Gemiyi en son kaptan terk eder evlat


Neredesiiiinn ayyyy yüzlüümmm!!




SIV dönüşü komitesi olan vs olmayan