17 Aralık Cumartesi Hatıra

 

Hatıra’ya iner inmez dilime şu dizler takılmıştı:

“Sarmış ufuklarını senin gene inatçı bir duman

Beyaz bir karanlık ki, gittikçe artan”

Bembeyaz sisle kaplıydı tepenin etrafı. Bir hüzün perdesi adeta… Âh kayboluverse, şu gamlı gönüllerimiz bir tutam huzur buluverse. Çok şey mi istiyoruz Tanrım! Hikmetinden sual olunmaz.

 

Baktık kaybolacağı yok, zor zamanlar için ayırdığımız oyunu da göstermenin zamanı gelmişti (dikkat vertigo tehlikesi). Gayet basit bir oyundu. Kulak memesi çapraz şekilde tutarak dönülür ve 10 metre ilerideki hedefi ilk alan kazanır. (Hedefi ıskalayıp yüz üstü çamura düşenler için sorumluluk kabul etmiyoruz).

Nerdeyse iki tur oynamamıza rağmen sis bir türlü dağılmak bilmiyordu. İşin romantizm boyutu kaçmaya başlamıştı artık. Neyse dedik ve tüm oyunlarımızı tüketmeye yemin ettik. Bu zamana kadarki en kalabalık vampir köylümüzü oynadık (Tam 7 tane vampir vardı). Bir bir vampir avına başlamıştık ki karambole bir şekilde soytarıya astırarak oyuna erken veda etmiştik. Biz en iyisi sinyal’den devam edelim dedik ve bu sefer kesinlikle hilesiz(!) bir biçimde hakkımızla oynamaya başladık.

Ee bu oyun da bitmişti sırada ne var?? (Yoksa yasaklı oyun mu?) Homurdanmalar yavaş yavaş başlayacak gibiyken aniden sis dağıldı ve haşmetlimiz yüzünü göstermeye başladı. Derin bir oh çektik ve malzemeleri sırtlanıp vakit kaybetmeden tepeye çıktık.

Her ne kadar oldukça vakit kaybetmiş olsak da herkesin uçuş yaptığı bir gün olmuştu. Olumsuz hava koşulları sayesinde parawaiting skillerimizi geliştirdiğimiz bir günün ardından geriye kalan sis yüzünden nemlenmiş kanatlar (şu an odada açık bir vaziyette katlanmayı bekliyor), çamurlu ayakkabılar ve dahi pantolonlar, yorgun ve uykulu gözler (hep seni bekler), ve ilk uçuşunu yapmış şaşkın suratlar…

 


Killa Hakan pozumuz 
"arabanı tararım/akıllara zararım"

Kardeşim ne hilesi, elektriğimiz iyi diyorum.

Veysel Başkan'la hatıra

Emre'ye uyguladığımız mobbing meyvelerini verdi. Şovunu yaptı. Haftaya şanslı kişi kim??


Karizma halis mi? (Evet)

Ölme KARABAŞŞŞ

 


Bizim cesaretimizin zekatı hepinizi cesur yapar

27 Kasım Pazar RECAİ


Yine hava koşullarından dolayı cumartesi etkinlik olmamıştı. İki servisle Recai’ye doğru yol almaya başlamıştık. Geçen hafta uçuşların başladığını görenler kıpır kıpırdı. Bu hafta onlar da uçabilecek miydi ki? Önce uçanlar tepeye doğru yol aldı. Kalanlar da hemen yer çalışmaya başlamıştı. Herkes tepeye çıkıp ilk uçuşunu gerçekleştirmek için hızlıca çalışıyordu. Sıfır rüzgarda kanat çekerken dalağını bırakanlar bile oldu. Ama sonunda mükafatlarını aldılar ve tepeye çıkmaya hak kazandılar. Gün sonu geldiğinde yerde neredeyse kimse kalmamıştı. Bugün de birçok kişi ilk uçuşunu yaptı. Geçen hafta gelenler çaktırmadan uçuş sayılarını artırmaya başlamışlardı bile. Öğlen rüzgar sertlemesine rağmen son derece verimli bir etkinlik günü gerçekleşti ve günü bu mutlulukla bitirdik.




Aktif Dinlenme

Afiyet olsun Mert Efe!!





Kesinlikle Mert Dağdelen'den görüp almadım!!!
(Yakışmamış diyen messici'dir..)

Gözlüğü takınca otomatik olarak Killa Hakan skilleri yükleniyor.


Ölme Karabaş





Canlı hedef

Kimin ilk uçuşu acaba




20 Kasım Pazar HATIRA

  


Kapalı bir Hatıra günü bizi bekliyordu. Havanın kapalı olması bir bakıma sevindirici bir haberdi. Ancak rüzgar, tahminlerde görünenden fazla olunca sevinçler kursaklarda kalmıştı. Henüz 4-5 uçuş yapılmıştı ki rüzgar aniden sertlemeye başladı. 




Hava sertleyince kulüp pilotlarımız tepede kanat tutma, soaring ve yamaca iniş gibi manevralar çalıştılar. Biz de rüzgarı iliklerimize kadar hissederken onları gözlemledik. Hava, ha yumuşadı ha yumuşayacak derken günü bitirmiştik. Baktık rüzgarın azalacağı yoktu en iyisi toplanalım dedik ve günü bitirdik. Yamaç paraşütü sporunun %50’sini oluşturan parawaiting etabını da deneyimlemiş olduk. Bir sonraki etaba geçebilmek için bolca sabır biraz da gusül gerekiyor. Zaman neler gösterecek…




                                           Yamaçta yardımlaşan arkadaşlarımız ne kadar mutlu!

    
Hah şöyle sabit durmuşken çek







13 Kasım Pazar - RECAI TEPESI

 Kasım soğukları bütün ağırlığıyla üzerimize çökerken yine günün henüz ışımadığı bir sabaha uyandık. Bugün diğer günlerden farklıydı, dün ilk uçuşlar yapılmış, gelmeyenlerin umutları yeşermişti. Sonunda büyük gün gelecek, uçabilecekler miydi? Kimileri umut dolu kimileri de bu hafta uçamayız kesin diyerek odamızın yolunu tuttu.


Gün güzel başlamamıştı, rüzgar tepemizi karşılamıyor devamlı yön değiştiriyordu.Yer çalışmaları istediğimiz hızda ilerlemese de kanatlarımız bir bir azalıyor, koşusunu tamamlayanlar tepeye çıkmaya hak kazanıyordu. 


Neyse ki öğleden sonra rüzgar tepemizin diğer yönünü karşılar oldu, hızlıca eşyalarımız toplandı, yer değiştirildi. Sonunda uçuşlar başlayacaktı. Brifingler yapıldı, kiminin stresi azaldı kimi daha da panikledi. 


Ve sonunda ilk uçuşlar yapıldı, ufak tefek hatalar olsa da uzun ve zorlu yer çalışmamız meyvelerini verdi.


İnişte oturanlar, zıplayanlar, yanlış komut uygulayanlar olsa da yine herkesin sapasağlam bir şekilde evine döndüğü bir günü arkamızda bıraktık. 


Geride yer çalışması devam eden arkadaşların boynu bükük, gözü yaşlı, kulağı eğitmende, aklı tepede kaldı...




12 Kasım Cumartesi - RECAİ TEPESI

Hay Allah, ne dondurucu soğuklar gelmişti henüz, ne yağmur ne çamur ne de kar. Recai bizi özlemiş, biz kanatları çok özlemiştik ama recaiyi özlemiş miydik orası muamma. 

Bizi ne çok ağırlamıştı bu sene recai. Bu hafta ilk uçuşlar başlar mıydı ki? Bazı kişiler yer kanatlarından kovulmuş, tepeye çıkma cezası verilmişti, 5 kez inip 5 kez çıkmayacaklardı tabii ki, başlangıç kanatları karşılayacaktı onları tepede.

Fakat hava azıcık aktif mi neydi? Havanın düzelmesini beklerken mola verip kanatları izlemeye koyulmuştuk, herkes en az da olsa bir kere yer çalışmıştı. Bugün ilk uçuşumuzu yapabilecek miydik ki?


Yamaçta eğitmenle oturup bi kahve çay içmek kim istemez ki


Evlilik teklifi etmedik ama diz çökmesini ve ayakkabı bağlamasını biliriz







İlk uçuşunu recaiden yapan arkadaşların yüzünde hoş bi tebessümle odaya geri döndük. Yer çalışan arkadaşlarımızla eğitimlerimize devam ettik. Hepimizin yüzünden yorgunluk akıyordu.


















6 Kasım Pazar HATIRA

 

3 tepenin ikisi görülmüş geriye 1 tanesi kalmıştı. Evet evet doğru bildiniz bugün Hatıra’ya kırmıştık direksiyonu. “Hatıra”sı kalbe ışıklar saçan günler geçirilmişti burada. Bakalım bu sene belleklerimizde ne gibi “Hatıra”lar bırakacatı.


Sabahtan zayıf rüzgar koşullarına çalışmaya başlamıştık. 3. Hafta olması münasebetiyle de birçok arkadaşımız yer çalışmalarına iyice alışmıştı. Kanat hakimiyetleri günden güne artıyordu. Öğleden sonra rüzgar biraz şiddetini artırmıştı. Farklı rüzgar koşullarında çalışarak deneyim kazanmaya devam ettik. Öğle arası yemek dışında oyun oynamaya bile vaktimiz olmadı. Hava koşulları oldukça verimliydi. Akşama kadar çoğu kişi en az 2 tur çalışmıştı bile.




 

Gün sonunda güzelce kanatlarımızı katladık. Bir günü daha bitirmenin huzuruyla dönüş yoluna geçtik.


 







5 Kasım Cumartesi - HATIRA

Klasik bir haftasonu etkinliği daha gelmişti de çatmıştı, sabahtan toplanılmış, garip bi şekilde ilk kez herkes saatinde gelmişti, akşam odayı ve servisi kim temizleyecekti? Servis temizleme tanrılarına kurban adamak gerekecekti.


 Yine de senenin ilk hatıra tepesi etkinliği hayırlı olsundu. 

Racondaki bizi karşılayan yaşlı, yalnız ve görkemli söğüt ağacını saymazsak, en "yeşillik" tepemizdi hatıra, bazen oturup düşünüyordu insan, şuan alplerde olmak mıydı yoksa ankaranın bozkırları mı?

Cevap açıkca belliydi: Canımız Ankaramız.

Yasemin ve kurbanlıkları


Kanatlar açıklanmış, yer eğitimleri tüm hızıyla tekrardan başlamıştı, yine yere düşüp damacana gibi yuvarlanacak mıydık? Gün içinde keşfedecektik. 

Toprak aşırı
yakınımda,
ama öpemiyorum çok saçma.



Hazırsan gözler bende, kuvvetli koş.

A kolonları ele alınmış, bazı arkadaşlarımız kolonları kendileri bırakmaya, slaytları hissetmeye/toplamaya uğraşmışlardı, dönüş çalışan arkadaşlarımız "heralde bana acı çektirmek için yapmıyoruzdur bunu" diye düşünmeden verilen komutları yerine getirmekle uğraşıyorlardı.


Öğle arasında vampir köylü oynandı, vampir olduğu ortaya çıktığında gözünden akan yaşları gizlemek için gözlük takanlar darağacında koylüler tarafından bir güzel sallandırıldı. Sadece gözlük takanlar mıydı vampirler? Elbette hayır, telefona dokunmak gibi bir günah işleyen vampirler de gözden kaçmamış, sallandırılmıştı. 

Vampirlere gece buse kondurmayı denediği için asılan şapkalı masum köylü
Gözlüğü bi çıkarır mısın yavrum?



Öğle arasından sonra biraz da olsa ters çalışma şansı doğmuştu, aralığı değerlendirdikten sonra yeni arkadaşlarımızın eğitimine geri dönülmüş, koşulara devam edilmiş, servise binilmişti. Otobüste elmalı turta getiren arkadaşlarımıza büyük dualar edilmiş, cennete girmeleri gönülden istenmişti. 

Elmalı turtadaki şeker Enes'in kendisi mi?
Senelik havuç erzağı, sağlıklı hissetmek için yiyiniz.

Çikolatalar, havuçlar, yenen ayvalar ile gün noktalanmış, 

Müneccim mi yoksa tanrı mı?
Ben bob marley faruk ama gözlüğüm var


Oda ve servis temizliği unutulur mu tabii? Servisteki arkadaşlarımızdan biri çok soğukkanlı bir şekilde "bu vampirler boşa mı kaybetti yaaaa" diyip gönüllüleri seçmemize katkıda bulunmuştu tabii. Odayı ve servisi temizleyecek vampir arkadaşların gözleri sevinçten parlamış, kulüp odamıza geri dönüp dağılmıştık.

Etkinlikler bittiğinde her gece kulüp motorumla şöyle bir güzel tur atıp tozu toza katarım.


30 Ekim Pazar RECAİ


Sabah evlerimizden çıkarken henüz hava karanlık olsa da yamaca gittiğimizde adeta yazdan kalma bir hava bizi karşıladı. Dün olduğu gibi Recai Tepe bizle dalga geçiyor, doğudan esmesi gereken rüzgârı tam tersi batıdan gönderiyordu. Neyse ki doğa ana bize kıyamadı şartları yer çalışmalarımızı yapabilmemize uygun hale getirdi.


Kulak ucu girdabı da neymiş?

Saatler ilerledikçe rüzgârın şiddetini artırması ile beraber yeni gelen arkadaşlarımız çalışmalarına ara verip dinlenirken eskiler ters çalışma fırsatı buldu.


Öğle arası olduğunda ise yanımızda götürdüğümüz kulüp motorumuzla off-road deneyimini doruklara çıkardık. Kâh düştük, kâh çamura battık ama yılmadık. Bu arada öğle arası ninjamızı oynamaktan da geri kalmadık.


Recai bu kadar yüksek miymiş ya!

Yemeğimizi yedik, karnımızı doyurduk artık çalışma zamanıydı. Gün boyunca yön değiştiren rüzgâra rağmen mümkün olduğunda çok yavru kuşu yuvadan uçmaya hazırladık. Düşenler, ayağı yerden kesilenler, yorulanlar, pes etmeye çok yaklaşanlar oldu ama bir günü daha kayıpsız atlatmanın huzuruyla odamıza döndük.

                                                Yanlış konum aldım şimdi ne yapacağım?

Berke'nin uyumadan döndüğü bir etkinlik olacak mı acaba?







29 Ekim Cumartesi RECAİ

 

Ex orinte lux.(Işık doğudan gelir) Sabah hava durumuna bakınca dilime takılmasına engel olamadığım bu Latince veciz sözü tekrarlayarak odaya gelmiştim. Her zamanki hazırlıklarımızı yapıp yola koyulmuştuk. Rüzgâr doğu’dan geliyordu. Bu da demek oluyor ki Recai kollarını açmış bizi bekliyordu. Bugün hem ışık, hem rüzgar doğudan gelecekti. Zihnimde Ex ventus lux (Rüzgar doğudan gelir) diyip, sözü değiştirmenin muzipliğiyle eğleniyordum. (Sanırım biraz tuhafım😛)

 


Geçen haftaya göre sert bir rüzgar bizi karşıladı. Her koşulda çalışmaya alışmamız açısından kötü de olmadı. Biraz çalıştık ama devam edilecek gibi değildi. Bu sırada kulüp pilotları kanatlarını alıp tepeye çıktılar. Arkalarından biz de çıkıp onları izledik. Öğlene kadar uçuşlarını ve çalışmalarını gerçekleştirdiler. Öğleden sonra rüzgar hâlâ sertti. Bu sefer de ters çalışan pilotları izledik. Rüzgar biraz zayıflayınca tekrar kuşama girdik ve yer çalışmalarına devam ettik.


Gün biterken rüzgar bizi epey hırpalamıştı ama buna rağmen hepimiz çalıştık. Herkes için verimli bir gün olmuştu.


(Yamaçta yardımlaşma çok önemlidir. Özellikle de yemek konusunda.)


23 EKİM - RACON TEPESI

Yeni arkadaşlarımızla ilk etkinliklerimizi gerçekleştirecek olmanın heyecanıyla sabah erkenden odaya gittik. Hep beraber elden ele malzemelerimizi otobüse yükleyip yola koyulduk. O kadar teorik konuştuktan sonra nihayet pratiğe geçecektik. Bize Racon yolları görünmüştü. 


Portakalı diyorum sever misin???


Al bakalaım a kolonlarını da


Herkese örnek olsun diye. Koca yürekli furkan kardeşimiz sarma getirmiş

Biz de üzerimize düşeni yaptık


Bir parça gölgenin bu kadar huzur verdiğini bilmezdim



Efendimiz, kıymetlimiz, Racon’umuzla yeni arkadaşlarımızı tanıştırdık. Henüz makamına çağırmamıştı bizi, uzaktan bakıştık sadece. Öyle herkesle görüşmezdi makamında. Hak ettiğini görmek isterdi, ter isterdi, emek isterdi.

Herkesin heyecanı yüzünden okunuyordu. Nihayet başladık yer çalışmalarına. Gün boyu “kolon bırak fren al, sağa koşu sola fren” gibi birçok komuta artık kulağımız alışmaya başlamıştı. Bazılarına beklediğinden zor geldi yer çalışmak ama kimse pes etmedi.

Gün sonuna kadar herkes en az 2 tur çalışmıştı bile. Racon makamına kabul etmemiş olsa da bizi iyi karşılamıştı. Eh sonuçta büyüğümüzdü. Zat-ı necâbet-penâhileri büyüklüğünü göstermesini bilirdi. Gün sonunda kanat katlamayı da öğrenmişti yeni arkadaşlarımız. 

Hep beraber toparlanıp havanın kararmasıyla odamızın yolunu tutmuştuk. Bitkindik, yorgunduk, yanmıştık ama ilk gün çok güzel geçmişti. Akşam brifingimizi yapıp etkinliğimizi sonlandırdık.


YK Özel Harekat